Türk milleti kadar hasta ve yaşlı olmaya meraklı başka bir millet daha görmedim. Gerçi başka bir millet de görmedim ama eminim türkler kadar meraklı değillerdir yaşlı olmaya... İett'ye 75 yaş ücretsiz muhabbeti geldikten sonra yaşlıların hepsi akın etti güzelim otobüsümüze... 17 yaşlı kaynıyor... Yaşlı kokuyor. Emekli olmuş adama sen ne diye ücretsiz imkan tanıyorsun ki... Tanıycaksan bize tanı amına koyayım. Aptal aptal yaşlı muhabbetleri... Bir de eskiden gençlerden yer beklerdi bunlar. Hepsi yaşlı olduğu için kalkıpta kendine yer verecek kimse kalmadı. Bu beni güldürdü bugun mesela. Umarım bir gün otururken ben, gelirde bir tanesi yer ister... O kadar çok diyecek lafım var ki bu kez.. Üstelik kalkıp biri bi de terbiyesiz desin. alnın ortasına yapıştırıcam o terbiyesiz lafını. Neyse efenim...
Deve
26 Mart 2014 Çarşamba
25 Mart 2014 Salı
Haydi kızlar okula
Kekik başka yazılarla uğraştığı için buraların harmanı bana kaldı!
Ders programını yapanın gözlerinden öpeyim ki boktan bir şey ortaya koymuş. 1 deki ders için saat 7 de uyanıyorum. Haftanın 4 gününe 9 da ders koyup bir gününe 1 de ders koyarsa uyku adabı diye bir şey kalmıyor insanda.
Keşke okula gittiğimiz için para verseler. Aylık 400 falan... Zira yaptığımız onca projeler bir firmanın tam kapasiteli işine denk geliyor.
Uyandığım zaman internet olmaz diye düşünmüştüm ancak şırrak diye karşıma burağın konuşması çıkınca çok mutlu oldum. Sabah sabah güldüm, eğlendim. Ayrıca ingilizcemle gurur duydum. Boşu boşuna 3 yıl okumamışım... Daha büyük beklentilerim vardı tabii fettogülcüğümden. Umarım bu kadarla sınırlı değildir. 4 hatuna kadar yolu olan bir din de, bir tane daha kadının lafı olmaz. Yani bizim çocuğun hakkıdır. Aldatan karısı değil ki. Erkek bu tabii yapacak! Gerçi eşinin de haberi vardır muhakkak. Çok eşliliğe hayır diyecek bir tipe benzemiyor.
Merakımı uyandıran bir diğer konuysa kuma mantığı... Kumalar kendi aralarında oturup "acaba bu gece sana mı bana mı gelecek" diye mi konuşuyorlar? Ya da "ay bu gece benim sıram ama, başım çok ağrıyor.. Acaba sen mi alsan fadime kız..." ya da ya da ımmm beraber gecelik alışverişine falan mı cıkıyorlar acaba? Çok garip.
Geçenlerde... Geçenlerde dediğim de dün... Büyük dedikodular öğrendim. Lisedeyken de çoğu dedikodudan haberdar olan bir tiptim. Sınıfa giriş şeklimden herkes dedikodunun olduğunu anlardı. E sınıf 10 kişilik olunca pek zor olmuyordu anlaşılmak... Üniversitede de bu değişmedi. Her yerde kulağım var maşallah... Gelelim olaya... Bir tane eli yüzü düzgün sevimli bir kızcağız... Meğer ne fitne fesat yuva yıkanmış! 94 lü bir hatun... gerçi 95 li de olabilir. Bilmiyorum. Kendimden de yola çıkamıyorum... 2000 li hatunlar bile daha büyük görünüyor çünkü benden... Hadi tamam olur. Parası için birliktesin anladık. Araba alıyor... Evinin kirasını veriyor. Seni düzüyor. Kimseyi kınamam... Ama 45 yaş nedir be güzelim.
Ben bunları duyarken ise tipim tam olarak " ağzından mı öpmüş O.o " haline bürünmüştü.
Sonra bir de "böyle buyurdu zümberek" var... o da ayrı bir olay. Zümberek değil de zemberek olduğunu öğrenmemiz de ayrı bir olay. Tabii "böyle buyurdu zümberek" olarak kaldı o. Ve hala "böyle buyurdu zerdüşt"'ün içinde yana yakıla "ZÜMBEREK" arayan, bu kitabın kimse tarafından bilinmeyen ve hiç satılmayan bir kitap olduğunu savunan, felsefeye adım atmaya çalışan eski bir arkadaşım var. Tabi bunlarda ayrı olaylar.
Ve hala okula gitmeme çok var. Sıkıldım. Şibi camdan dışarı bakıyor. Ben bir sigara daha yaktım. Kekik çalışıyor. Akbile para doldurmam lazım.
Deve
Ders programını yapanın gözlerinden öpeyim ki boktan bir şey ortaya koymuş. 1 deki ders için saat 7 de uyanıyorum. Haftanın 4 gününe 9 da ders koyup bir gününe 1 de ders koyarsa uyku adabı diye bir şey kalmıyor insanda.
Keşke okula gittiğimiz için para verseler. Aylık 400 falan... Zira yaptığımız onca projeler bir firmanın tam kapasiteli işine denk geliyor.
Uyandığım zaman internet olmaz diye düşünmüştüm ancak şırrak diye karşıma burağın konuşması çıkınca çok mutlu oldum. Sabah sabah güldüm, eğlendim. Ayrıca ingilizcemle gurur duydum. Boşu boşuna 3 yıl okumamışım... Daha büyük beklentilerim vardı tabii fettogülcüğümden. Umarım bu kadarla sınırlı değildir. 4 hatuna kadar yolu olan bir din de, bir tane daha kadının lafı olmaz. Yani bizim çocuğun hakkıdır. Aldatan karısı değil ki. Erkek bu tabii yapacak! Gerçi eşinin de haberi vardır muhakkak. Çok eşliliğe hayır diyecek bir tipe benzemiyor.
Merakımı uyandıran bir diğer konuysa kuma mantığı... Kumalar kendi aralarında oturup "acaba bu gece sana mı bana mı gelecek" diye mi konuşuyorlar? Ya da "ay bu gece benim sıram ama, başım çok ağrıyor.. Acaba sen mi alsan fadime kız..." ya da ya da ımmm beraber gecelik alışverişine falan mı cıkıyorlar acaba? Çok garip.
Geçenlerde... Geçenlerde dediğim de dün... Büyük dedikodular öğrendim. Lisedeyken de çoğu dedikodudan haberdar olan bir tiptim. Sınıfa giriş şeklimden herkes dedikodunun olduğunu anlardı. E sınıf 10 kişilik olunca pek zor olmuyordu anlaşılmak... Üniversitede de bu değişmedi. Her yerde kulağım var maşallah... Gelelim olaya... Bir tane eli yüzü düzgün sevimli bir kızcağız... Meğer ne fitne fesat yuva yıkanmış! 94 lü bir hatun... gerçi 95 li de olabilir. Bilmiyorum. Kendimden de yola çıkamıyorum... 2000 li hatunlar bile daha büyük görünüyor çünkü benden... Hadi tamam olur. Parası için birliktesin anladık. Araba alıyor... Evinin kirasını veriyor. Seni düzüyor. Kimseyi kınamam... Ama 45 yaş nedir be güzelim.
Ben bunları duyarken ise tipim tam olarak " ağzından mı öpmüş O.o " haline bürünmüştü.
Sonra bir de "böyle buyurdu zümberek" var... o da ayrı bir olay. Zümberek değil de zemberek olduğunu öğrenmemiz de ayrı bir olay. Tabii "böyle buyurdu zümberek" olarak kaldı o. Ve hala "böyle buyurdu zerdüşt"'ün içinde yana yakıla "ZÜMBEREK" arayan, bu kitabın kimse tarafından bilinmeyen ve hiç satılmayan bir kitap olduğunu savunan, felsefeye adım atmaya çalışan eski bir arkadaşım var. Tabi bunlarda ayrı olaylar.
Ve hala okula gitmeme çok var. Sıkıldım. Şibi camdan dışarı bakıyor. Ben bir sigara daha yaktım. Kekik çalışıyor. Akbile para doldurmam lazım.
Deve
23 Mart 2014 Pazar
koltuk
Düzenli yazı girebilen insanları anlayamamakla birlikte hayranlık duyuyorum. Blog açma fikrini ortaya atıp, aslında yazı yazamadığımı fark edeli yaklaşık 2 sene kadar oldu. Ancak bundan vazgeçmek elde değil. Zira zevkli. Küçükken uyuyamadığım zamanlarda baş ucu defterime aklımdan geçen bütün kelimeleri yazdığım zamanlar oluyordu ki bunlar en sevdiğim zamanlardı. Şimdi akıllı telefona geçtiğim için bu tarz durumlarda not defterini açıp alabildiğince yazılar yazıyorum öyle durumlarda. Çünkü kafamın içindeki sesler o kadar çok konuşuyor ki ne dediklerini anlamaya çalıştığım için uyuyamıyorum. Her şeyin siyah ve beyazdan oluştuğuna inanan bir insanım. Ne kadar reddetsem de tam bir bilgisayarcıyım. 0 ve 1. Bundan ötesi yok. Bir insanı ya seversin ya sevmezsin. Ya yatmak istersin ya istemezsin. Şunu seviyorum ama bunu da seviyorum diye bir şey yoktur. Birini seviyorsundur ötekinden hoşlanıyorsundur. İki arada bir derede bırakacak bir konu değildir bu insanı. Kafa sikmeye gerek yoktur bu yüzden. Ağır basan bir yön her zaman vardır.
Bir insanı kafanda ne kadar kurarsan ona aşık olursun. Elinde olarak düşüne düşüne kendini kaptırırsın ve aşık olursun. Aşk bundan öte değildir. Düşünmeyi kestiğin anda duygularında zamanla yok olup gidecektir. "Artık eminim herşey içimde filizlenip istersem büyüyor bakmazsam çürüyor." Neferetin olduğu her noktada sevginin de olduğunu savunuyorum. Şöyle ki, birinden nefret ediyorsan içeriye doğru baktığında gördüğün tek şey seni kırmış olduğudur. Nefret ettiğin kişi aslında çok sevdiğin kişidir. Ve birinden nefret ediyorsan bu da onu ne kadar kafana taktığınla ilgilidir. Yani ne emmeye ne gömmeye mantığı gibi. Sevmeye yüzün yoktur. Ama içinde hala bir şeyler olduğu için adını nefret koyarsın içindeki duyguların. Böylece sevgini biraz olsun bastırmış olursun. Ama aklından da kalbinden de çıkartamamışsın demektir. Hala umursuyorsun demektir. Ne zaman siklememeye başlarsın işte o zaman yok olur bu düşüncelerin. Ne sevgi kalır ortada ne nefret. Ortada olan kayıtsızlıktır. Bir insan ya vardır içinde ya yoktur.
Tabii bu bahsettiğim nefret kesinlikle siyasi nefret ya da benim kapalı kadınlara duyduğum ötekileştirme hissi ile dolmuş olan nefretle bir ilgisi yoktur. Öyle ki kesinikle yanıma dahi oturtmak istemediğim; otobüste minibüste yanlarından kalkmak için türlü bahaneler uydurduğum insanlardır kendileri. Anlam veremediğim şeylerden biri de budur mesela. Elimden geldiği kadar sosyalist bir insan olmak için uğraşıyorum. Ancak konu onlara gelince sonsuz bir öfke duyuyorum. Tamamen erkeklere dayalı olarak üretilen müslümanlık nasıl kadınlar tarafından bu kadar aptalca inanılmaktadır? Bu kısmını beynim almıyor. Saçlarını kapatıp daracık kıyafetler giyerek neyin peşinde olduklarını beynim almıyor. Hiç mi düşünmüyorlar? Topuzlarından tutup duvara kafalarını vurmak istiyorum. Kadınlığınla gurur duy demek istiyorum. Ama o kadar nefret ediyorum ki konuşmak dahi sinir kat sayımı arttırmaya yetiyor.
Bir de kadına bayan diyen kesim vardır ki bunun kapalı ya da açık olamakla ilgisi yoktur. Aptallıkla ilgisi olduğunu düşünüyorum ben daha çok. Boş insanlıkla alakalı gibi geliyor yani. Bayan kibarmışta kadın kabaymış. E amını siktiğim bayan diye cinsiyet mi var taşşak beyinli?
Bir de otururken kolu koluma değen ya da nefesini yüzüme doğru veren insanları sevmiyorum. Herkesin kullandığı tuvaletlerde tuvaletimi yapmak için verdiğim mücadelede takdire değer bir olay. Tuvaletimi yapabildiğim ev sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek haldedir. Oturmadan işemek-sıçmak bizim işimiz!
Havalar epey güzelleşti buralarda. Bi caddebostan yapamadık hala ama olsun. Vaktimiz bol yaparız elbet.
Geçen yaz başı bu sandalyelerden alıcağımızı konuşmuştuk kekikle. Ancak gezi olayları olunca baret, deniz gözlüğü, kalın atkı tarzı şeylere yöneldi alacaklarımızın listesi. Bu sene yazı beklemeyi düşünmüyorum. En yakın zamanda bunlardan iki tane alıp kekik ve kendimi caddebostan sahiline atıp; öğlen, donat ve birayla giriş yapılıp, gece şarapla son bulacak olan sohbetlerimize başlamak istiyorum.
Aslında bu mucizevi koltuklardan bahsetmek için girmiştim bloga... Sonra epey yazmak istediğim bazı konuların olduğunu hatırladım ve giriş yapayım dedim. Netice bu. Haticeleri de severiz ama.
Deve
Bir insanı kafanda ne kadar kurarsan ona aşık olursun. Elinde olarak düşüne düşüne kendini kaptırırsın ve aşık olursun. Aşk bundan öte değildir. Düşünmeyi kestiğin anda duygularında zamanla yok olup gidecektir. "Artık eminim herşey içimde filizlenip istersem büyüyor bakmazsam çürüyor." Neferetin olduğu her noktada sevginin de olduğunu savunuyorum. Şöyle ki, birinden nefret ediyorsan içeriye doğru baktığında gördüğün tek şey seni kırmış olduğudur. Nefret ettiğin kişi aslında çok sevdiğin kişidir. Ve birinden nefret ediyorsan bu da onu ne kadar kafana taktığınla ilgilidir. Yani ne emmeye ne gömmeye mantığı gibi. Sevmeye yüzün yoktur. Ama içinde hala bir şeyler olduğu için adını nefret koyarsın içindeki duyguların. Böylece sevgini biraz olsun bastırmış olursun. Ama aklından da kalbinden de çıkartamamışsın demektir. Hala umursuyorsun demektir. Ne zaman siklememeye başlarsın işte o zaman yok olur bu düşüncelerin. Ne sevgi kalır ortada ne nefret. Ortada olan kayıtsızlıktır. Bir insan ya vardır içinde ya yoktur.
Tabii bu bahsettiğim nefret kesinlikle siyasi nefret ya da benim kapalı kadınlara duyduğum ötekileştirme hissi ile dolmuş olan nefretle bir ilgisi yoktur. Öyle ki kesinikle yanıma dahi oturtmak istemediğim; otobüste minibüste yanlarından kalkmak için türlü bahaneler uydurduğum insanlardır kendileri. Anlam veremediğim şeylerden biri de budur mesela. Elimden geldiği kadar sosyalist bir insan olmak için uğraşıyorum. Ancak konu onlara gelince sonsuz bir öfke duyuyorum. Tamamen erkeklere dayalı olarak üretilen müslümanlık nasıl kadınlar tarafından bu kadar aptalca inanılmaktadır? Bu kısmını beynim almıyor. Saçlarını kapatıp daracık kıyafetler giyerek neyin peşinde olduklarını beynim almıyor. Hiç mi düşünmüyorlar? Topuzlarından tutup duvara kafalarını vurmak istiyorum. Kadınlığınla gurur duy demek istiyorum. Ama o kadar nefret ediyorum ki konuşmak dahi sinir kat sayımı arttırmaya yetiyor.
Bir de kadına bayan diyen kesim vardır ki bunun kapalı ya da açık olamakla ilgisi yoktur. Aptallıkla ilgisi olduğunu düşünüyorum ben daha çok. Boş insanlıkla alakalı gibi geliyor yani. Bayan kibarmışta kadın kabaymış. E amını siktiğim bayan diye cinsiyet mi var taşşak beyinli?
Bir de otururken kolu koluma değen ya da nefesini yüzüme doğru veren insanları sevmiyorum. Herkesin kullandığı tuvaletlerde tuvaletimi yapmak için verdiğim mücadelede takdire değer bir olay. Tuvaletimi yapabildiğim ev sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek haldedir. Oturmadan işemek-sıçmak bizim işimiz!
Havalar epey güzelleşti buralarda. Bi caddebostan yapamadık hala ama olsun. Vaktimiz bol yaparız elbet.
Geçen yaz başı bu sandalyelerden alıcağımızı konuşmuştuk kekikle. Ancak gezi olayları olunca baret, deniz gözlüğü, kalın atkı tarzı şeylere yöneldi alacaklarımızın listesi. Bu sene yazı beklemeyi düşünmüyorum. En yakın zamanda bunlardan iki tane alıp kekik ve kendimi caddebostan sahiline atıp; öğlen, donat ve birayla giriş yapılıp, gece şarapla son bulacak olan sohbetlerimize başlamak istiyorum.
Aslında bu mucizevi koltuklardan bahsetmek için girmiştim bloga... Sonra epey yazmak istediğim bazı konuların olduğunu hatırladım ve giriş yapayım dedim. Netice bu. Haticeleri de severiz ama.
Deve
17 Mart 2014 Pazartesi
öyleböyleşeyler
aptallaştıran şeyler 2
Deve
buşeylerhepolanşeyler
Bayılıyorum bu şeylerin insanı aptallaştırmasına. Bütün günü sıkılmadan geçirebilirim başlarında
Deve
1 Mart 2014 Cumartesi
Kekik doğdu, ülke soyuldu, bir baklava 5 sene
Portakalı soyup baş ucuna koyan nesil çoktan böcek formuna geçip dünyada yerlerini aldı. Şimdinin nesli soyduğu her şeyi yiyor. Kimsenin yemesiyle problemim yok. Afiyet bal şeker limon olsun. Yazacak bir şey kalmayınca azacak çok şey arıyor insan. Tayyeap amca sağolsun miki cdlerine geri dönüş çok yakında! Sanırım en büyük amaç ekonomiye can katmaktı... İnternet çıktığından beri cd lere olan talep gittikce azaldı. Sokak arası miki filmi satan satıcılarla, alıcılar arasında kı "abim bu güzel. Bana çok iyi geldi" diologları yerini," cd var cd var"lara ya da "ne verim abime"lere bıraktı. Samimiyet ortadan kalktı. Herkes" benim özelim, benim özelim" diye ağlaşır oldu.
1 adet baklava çalan çocuğa 5 yıl verirken hakim abi-ablalar 90 günlük süre zarfına yolsuzluğun cezasını kestiler. Kimin götünde kız kaçıranlar patladı belli değil.
Geçtiğimiz günlerde kekik tam 4 kez doğdu. Bu doğum sancıları bana patladı. Hani ben pastacı olucaktım ya... Ha işte o işten biraz korkmaya başladım. Zira uçaklı pastayı yaparken başıma gelenler profesyonel iş hayatımda başıma gelse pastaneyi ateşe verip kaçardım. Müşteriyi öldürmekte bir cözüm olabilir tabii ama dört duvar arasında ömür mü geçer? Meah..
painti kullanmayı sizden öğrenecek değilim! bu da kekik'e yaptığım pasta! canınız çekti di mi? çekmesin çok uygun fiyata size de yapılır!
Deve
1 adet baklava çalan çocuğa 5 yıl verirken hakim abi-ablalar 90 günlük süre zarfına yolsuzluğun cezasını kestiler. Kimin götünde kız kaçıranlar patladı belli değil.
Geçtiğimiz günlerde kekik tam 4 kez doğdu. Bu doğum sancıları bana patladı. Hani ben pastacı olucaktım ya... Ha işte o işten biraz korkmaya başladım. Zira uçaklı pastayı yaparken başıma gelenler profesyonel iş hayatımda başıma gelse pastaneyi ateşe verip kaçardım. Müşteriyi öldürmekte bir cözüm olabilir tabii ama dört duvar arasında ömür mü geçer? Meah..
painti kullanmayı sizden öğrenecek değilim! bu da kekik'e yaptığım pasta! canınız çekti di mi? çekmesin çok uygun fiyata size de yapılır!
Deve
Etiketler:
hastane,
limon,
pastane,
portakal,
uçak pasta,
uçaklı pasta,
yolsuzluk
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)