23 Mart 2014 Pazar

koltuk

Düzenli yazı girebilen insanları anlayamamakla birlikte hayranlık duyuyorum. Blog açma fikrini ortaya atıp, aslında yazı yazamadığımı fark edeli yaklaşık 2 sene kadar oldu. Ancak bundan vazgeçmek elde değil. Zira zevkli. Küçükken uyuyamadığım zamanlarda baş ucu defterime aklımdan geçen bütün kelimeleri yazdığım zamanlar oluyordu ki bunlar en sevdiğim zamanlardı. Şimdi akıllı telefona geçtiğim için bu tarz durumlarda not defterini açıp alabildiğince yazılar yazıyorum öyle durumlarda. Çünkü kafamın içindeki sesler o kadar çok konuşuyor ki ne dediklerini anlamaya çalıştığım için uyuyamıyorum. Her şeyin siyah ve beyazdan oluştuğuna inanan bir insanım. Ne kadar reddetsem de tam bir bilgisayarcıyım. 0 ve 1. Bundan ötesi yok. Bir insanı ya seversin ya sevmezsin. Ya yatmak istersin ya istemezsin. Şunu seviyorum ama bunu da seviyorum diye bir şey yoktur. Birini seviyorsundur ötekinden hoşlanıyorsundur. İki arada bir derede bırakacak bir konu değildir bu insanı. Kafa sikmeye gerek yoktur bu yüzden. Ağır basan bir yön her zaman vardır.
Bir insanı kafanda ne kadar kurarsan ona aşık olursun. Elinde olarak düşüne düşüne kendini kaptırırsın ve aşık olursun. Aşk bundan öte değildir. Düşünmeyi kestiğin anda duygularında zamanla yok olup gidecektir. "Artık eminim herşey içimde filizlenip istersem büyüyor bakmazsam çürüyor." Neferetin olduğu her noktada sevginin de olduğunu savunuyorum. Şöyle ki, birinden nefret ediyorsan içeriye doğru baktığında gördüğün tek şey seni kırmış olduğudur. Nefret ettiğin kişi aslında çok sevdiğin kişidir. Ve birinden nefret ediyorsan bu da onu ne kadar kafana taktığınla ilgilidir. Yani ne emmeye ne gömmeye mantığı gibi. Sevmeye yüzün yoktur. Ama içinde hala bir şeyler olduğu için adını nefret koyarsın içindeki duyguların. Böylece sevgini biraz olsun bastırmış olursun. Ama aklından da kalbinden de çıkartamamışsın demektir. Hala umursuyorsun demektir. Ne zaman siklememeye başlarsın işte o zaman yok olur bu düşüncelerin. Ne sevgi kalır ortada ne nefret. Ortada olan kayıtsızlıktır. Bir insan ya vardır içinde ya yoktur.
Tabii bu bahsettiğim nefret kesinlikle siyasi nefret ya da benim kapalı kadınlara duyduğum ötekileştirme hissi ile dolmuş olan nefretle bir ilgisi yoktur. Öyle ki kesinikle yanıma dahi oturtmak istemediğim; otobüste minibüste yanlarından kalkmak için türlü bahaneler uydurduğum insanlardır kendileri. Anlam veremediğim şeylerden biri de budur mesela. Elimden geldiği kadar sosyalist bir insan olmak için uğraşıyorum. Ancak konu onlara gelince sonsuz bir öfke duyuyorum. Tamamen erkeklere dayalı olarak üretilen müslümanlık nasıl kadınlar tarafından bu kadar aptalca inanılmaktadır?  Bu kısmını beynim almıyor. Saçlarını kapatıp daracık kıyafetler giyerek neyin peşinde olduklarını beynim almıyor. Hiç mi düşünmüyorlar? Topuzlarından tutup duvara kafalarını vurmak istiyorum. Kadınlığınla gurur duy demek istiyorum. Ama o kadar nefret ediyorum ki konuşmak dahi sinir kat sayımı arttırmaya yetiyor.
Bir de kadına bayan diyen kesim vardır ki bunun kapalı ya da açık olamakla ilgisi yoktur. Aptallıkla ilgisi olduğunu düşünüyorum ben daha çok. Boş insanlıkla alakalı gibi geliyor yani. Bayan kibarmışta kadın kabaymış. E amını siktiğim bayan diye cinsiyet mi var taşşak beyinli?
Bir de otururken kolu koluma değen ya da nefesini yüzüme doğru veren insanları sevmiyorum. Herkesin kullandığı tuvaletlerde tuvaletimi yapmak için verdiğim mücadelede takdire değer bir olay. Tuvaletimi yapabildiğim ev sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek haldedir. Oturmadan işemek-sıçmak bizim işimiz!

Havalar epey güzelleşti buralarda. Bi caddebostan yapamadık hala ama olsun. Vaktimiz bol yaparız elbet.
Geçen yaz başı bu sandalyelerden alıcağımızı konuşmuştuk kekikle. Ancak gezi olayları olunca baret, deniz gözlüğü, kalın atkı tarzı şeylere yöneldi alacaklarımızın listesi. Bu sene yazı beklemeyi düşünmüyorum. En yakın zamanda bunlardan iki tane alıp kekik ve kendimi caddebostan sahiline atıp; öğlen, donat ve birayla giriş yapılıp, gece şarapla son bulacak olan sohbetlerimize başlamak istiyorum.
Aslında bu mucizevi koltuklardan bahsetmek için girmiştim bloga... Sonra epey yazmak istediğim bazı konuların olduğunu hatırladım ve giriş yapayım dedim. Netice bu. Haticeleri de severiz ama.

Deve

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder