"İşlenmeyen demir pas tutar" lafını hangi düşünürümüz söylemişse doğru söylemiş. zira okul ne ki klavyesi ne olsun deyip suçu klavyeye yüklemeyeceğim. Bariz yazamıyorum... Nefes al. Mideni tut. Nefes al. Kaya kadar sert olan tuşlara basmaya çalış. Nefes al. Aklından düşmeden düşündüğün şeyleri monitöre geçir.
Geçenlerde bir yerde okumuştum. Eğer küçük bir çocuk size yalan söylemişse ve siz bunu öğrenip, çocuğu yalan söylememesi için uyarmaya karar vermişseniz yapacağınız şey; "Hiç bir zaman yalan söyleme" demek değilmiş. "Her zaman doğruyu söyle" demek olmalıymış. Ters mantık düz mantığı kovalıyormuş anladığım kadarıyla. Bir de kekiğin beni hep uyardığı "o" konu var... "Anlamıyor musunuz?" denmezmiş. "Anlatamadım galiba" denirmiş. Çünkü sinirlendiğinde karşındaki insanı "nasıl kırmam" diye düşünenlerden olamamışım. Her şeyi, her zaman tam anlamıyla anlatmışımdır. Hatta o kadar açık anlatırım ki karşıdaki anlamaktan korktuğu için aptal ile yatar. Ne de olsa körle yatan şaşı kalkar. Bazen benim de aptal ile yattığım çok olmuştur. Olmak zorunda olmuştur. Çünkü, çin işkencesi de neymiş? En çok "onu" yollamak acıtır.
"Too high, can't come down
Losing my head
Spinning 'round and 'round
Do you feel me now? "
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder