3 Aralık 2013 Salı

derste can sıkılırsa

Yoğun bir mide bulantısı içerisinde aylar sonra ilk yazımı giriyorum. Öyle böyle bir mide bulantısı değil bu. Her balıktan sonra istisnasız kusan işkembe'm sonunda iflas etmiş olmalı ki ertesi gününde bile beni kusturacak potansiyele sahip.
"İşlenmeyen demir pas tutar" lafını hangi düşünürümüz söylemişse doğru söylemiş. zira okul ne ki klavyesi ne olsun deyip suçu klavyeye yüklemeyeceğim. Bariz yazamıyorum... Nefes al. Mideni tut. Nefes al. Kaya kadar sert olan tuşlara basmaya çalış. Nefes al. Aklından düşmeden düşündüğün şeyleri monitöre geçir.
Geçenlerde bir yerde okumuştum. Eğer küçük bir çocuk size yalan söylemişse ve siz bunu öğrenip, çocuğu yalan söylememesi için uyarmaya karar vermişseniz yapacağınız şey; "Hiç bir zaman yalan söyleme" demek değilmiş. "Her zaman doğruyu söyle" demek olmalıymış. Ters mantık düz mantığı kovalıyormuş anladığım kadarıyla. Bir de kekiğin beni hep uyardığı "o" konu var...  "Anlamıyor musunuz?" denmezmiş. "Anlatamadım galiba" denirmiş. Çünkü sinirlendiğinde karşındaki insanı "nasıl kırmam" diye düşünenlerden olamamışım. Her şeyi, her zaman tam anlamıyla anlatmışımdır. Hatta o kadar açık anlatırım ki karşıdaki anlamaktan korktuğu için aptal ile yatar. Ne de olsa körle yatan şaşı kalkar. Bazen benim de aptal ile yattığım çok olmuştur. Olmak zorunda olmuştur. Çünkü, çin işkencesi de neymiş? En çok "onu" yollamak acıtır.

"Too high, can't come down 
Losing my head 
Spinning 'round and 'round 
Do you feel me now? "

tabikideyaelnaimcoverı.
DEVE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder