5 Şubat 2012 Pazar


Bazen yazmak gerekir.
Kendimi bildim bileli 5 farklı apartmanda oturduk. İlk evimiz çok güzel, çok büyüktü. Hala içten içe oraya tekrardan taşınmayı istesemde; minibüs yoluna, tren istasyonuna olan yakınlığı nedeni ile, şu an ki oturduğum semtten çok mutluyum.

Ama bunu apartman için söyleyemeyeceğim sanırım. Dairelerle birlikte 5 de farklı odam oldu. 4 ü okadar benimdi ki, sanki hep o odalarda yaşamıştım. Odamda olmaktan mutlu oluyordum . Daha az gerilip, daha çok kitap okuyabiliyordum. Yazılarımı bile daha rahatlıkla yazıyordum.

Bir eve taşınırken baktığım en önemli şey, odam olacak yerin kare ve büyük olmasıydı. İnce uzun odalar içimi ciddi derecede rahatsız ederdi.  4. evimizdeki odam da “dikdörtgen” odalardan olmasına rağmen çokda irite olmuyordum. Ancak 5. apartmanımıza taşınma kararımız çok ani olduğundan odamı seçme gibi bir fırsatım olmadı.

Sanki duvarlar üstüme üstüme geliyormuş gibi bir hisle oturuyorum içinde. Odama alışamadığımdan; evi de yabancılıyorum. Kollarımı açıp duvarları itekliyesim bile geliyor zaman zaman. Enerjisini de hiç beğenmiyorum. Beni bu kadar bastıran bir enerji hiç hissetmemiştim.

Birde camı yok bu odanın… Nefes alamıyorum. Kafamı çıkartmak için aralıyacağım küçük bir kutusu bile yok… Okadar eksik. Bir balkona açılan kocaman kapısı var. Benim de kedilerim var… Kış geldi. Yağmur yağıyor, kedilerim terasa düşüyor…

Merkezi sistem evde de bu son oturuşum olur mesela… İstemiyorum kardeşim bu kadar sıcak ev. Sevmem ben sıcak evi. Biraz üşütmeli hani… Balkon kapımıda açamadığımdan kısaca ölüyorum.

Deve

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder